Burhan Oralay
 
ÖNER GÖRKER

Kimya Mühendisi, Emekli Tüpraş Kırıkkale Rafinerisi Müdür Yardımcısı

 

OTOBİYAGRAFİSİ

ZİYARETÇİ DEFTERİ

TECRÜBE KUMBARASI

GOOGLE Arama Motorundan Arama

OTOBİYOGRAFİSİ

 

Adım Öner Görker.

22.Temmuz.1939 yılında Artvin’de Behçet Görker (subay) ve Lalender Görker (Bibioğlu)’ (okutman) in beş çocuğunun ilki olarak dünyaya gelmişim. Benden sonra sırasıyla kardeşlerim Tuncer (inş.müh.), Zafer (inş.müh.), Soner (inş.müh.) ve kız kardeşim Gönül Dolunay (sanat okulu ve sekreterlik okulu) doğdular.

Babamın subay olması dolayısı ile aile beraberliğimiz çocukların tahsiline bağlı olarak hep kadro eksikleri ile devam etti.

Rahmetli annem, babam, teyzelerim ve dayımın, bizleri yetiştirmek için yapmış oldukları maddi ve manevi her türlü fedakarlıkları için daima sonsuz şükran duymuşumdur.

İlkokul üçüncü sınıfımı Erzurum Cumhuriyet İlkokulu’nda diğer dört yılımı tamamını İzmir İkiçeşmelik Sakarya İlkokulu’nda 1950/51 döneminde,

Ortaokulu İzmir Namık Kemal Lisesi (ilk adıyla İnönü Lisesi) (1953/54), liseyi İzmir Atatürk Lisesi fen bölümünde (1957/58) bitirdim. 

İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Bölümünden’(Maçka) 1962/63 döneminde kimya mühendisi olarak mezun oldum.

1963 Aralık ayında yurt dışına çıktım. İsviçre ve Almanya’da çeşitli işletmelerde çalıştım. Yaklaşık üç sene sonra 1966 yılı sonunda Türkiye’ye döndüm.

1970 yılında Ayşe Akyel (Odtü Sosyal Bilimler) ile evlendim. Maddi ve manevi her türlü sıkıntımı büyük özveri ile paylaşan ve destek olan sevgili eşim Ayşe, bana en güzel hediyeyi, Burcu ve Burçak kızlarımı dünyaya getirerek verdi.

Büyük kızım Burcu Görker Yalçınkaya (Odtü.İşletme) ile eşi Ali Orhan Yalçınkaya (Odtü.Ekonomi) ve torunlarım Zeynep Naz ve Ayşe Eda Yalçınkaya (ilköğretim), ile küçük kızım Burçak Görker (Ank. Hacettepe İng. İşletme) benim sevgili ailemi oluşturmaktadır.

Yurt dışından Türkiye’ye döndükten sonraki iş hayatım sırasıyla:

**Makine Kimya Endüstrisi Kurumu(MKE) Elmadağ Barut Fabrikası’nda
-planlama mühendisi,
-dinamit atölye şefi olarak (1966/67 yılları arasında),
**İki yıl süre ile de askerlik görevimi ordudonatım mühimmat teğmen olarak Hadımköy-İstanbul’da (1967/69 yılları arasında),
**SEKA Çaycuma Kraft Kağıdı Müessesesi’nde:
-montaj kontrol mühendisi olarak (1969/70 yılları arasında),
**Merck Alman İlaç Fabrikaları’nda:
-Ankara bölgesi pazarlama elemanı olarak (1970/71 yılları arasında),
**Türkiye Petrolleri A.O.(TPAO)’na ait rafineriler gurubunda, ((Daha sonra rafineriler gurubu TPAO’dan ayrılarak Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş ‘’TÜPRAŞ’’ adını almıştır.))
İzmir Rafinerisinde (İzmir Aliağa):
-işletme planlama mühendisi,
-petrol hareketleri ünite şefi,
-işletme/yatırım koordinatörü olarak,(1971-79 yılları arasında),
Orta Anadolu Rafinerisinde (Kırıkkale):
-malzeme/ikmal başmühendisi,
-yardımcı tesisler işletme müdürü,
-malzeme/ikmal müdürü olarak, (1979/91 yılları arasında),
**Petrol Ofisi A.Ş. Genel Müdürlüğünde:
-Ticaret Dairesi Başkan Yardımcısı olarak (1991/93 yılları arasında),
Orta Anadolu Rafinerisinde (Kırıkkale):
-rafineri müdür yardımcısı(işletme) olarak, (1993/95 yılları arasında),
**TURKUAZ akaryakıt dağıtım şirketinde:
-Genel Müdür olarak, (1995/96 yılları arasında),
**Turkish Petroleum International Company (TPIC)’de:
-Genel Müdür Danışmanı olarak (1997/2001 yılları arasında) çalıştım.
**2001 yılı sonralarındaki süreç içerisinde pek çok şirkette proje bazında danışmanlık hizmetleri verdim. (Bu hizmetler genellikle yurt dışında olmuştur.)


TECRÜBE KUMBARASI - DRAFT HALİ

 

Sevgili Babamız Öner Görker’in ellerinden ......

Başlangıç  :  7 Ocak 2011(*)

Bu kitabımı, her zaman her şeyimizi severek birlikte paylaştığımız sevgili ailemin bütün bireylerine adıyorum.

KİTABIM HAKKINDA

Öner Görker’den  :

Bu kitabımı yazmaya niyetlendiğimi ailemle paylaştığım günlerde herkes yazmam konusunda bana cesaret vermişti. Ancak küçük kızım Burçak Görker, beni hızlandırmak için yukarıdaki satırın(*) yazılı olduğu bir flashdisc hediye etti. Bu hızlı davranış benim de tarzım olduğu çok hoşuma gitti. Mahçup olmamak için kendimi, Tecrübe Kumbara’sını yazmak zorunda hissettim. Sonunda da yazdım galiba….. 

Sevgili eşim Ayşe Görker’den  :

Öner birdenbire kitap yazmaya karar verdi ve başladı. Bence de her işinde olduğu gibi bunu da kısa sürede başarı ile tamamladı. Tebrikler sana Naz ve Eda'nın dedesi...

Sevgili büyük kızım Burcu Görker Yalçınkaya’dan  :

Detay, merak, mükemmeliyet……. Babam bizi ders çalıştırdığı zamanlarda, konuları, sonuna kadar, tüm bildikleri ve teorileri ile detayına kadar anlatırdı. Kardeşim de ben de daha sonra iş hayatımızda bunun bizleri nasıl etkilediğini fazlasıyla gördük. Her şey tam ve mükemmel olsun, çevremizdeki herkes de bunu anlasın ve hissetsin istedik. Bilgi üstüne bilgi koymak istedik. Bunun ne kadar zorlu bir şey olduğunu da her geçen gün daha fazla anladık. Bir sürü tecrübe ve bilgiyi uygulamak ve aktarmak isterken, bunları almak isteyenleri bulmak her zaman zor oluyordu.

Detaylar ve tecrübeleri bir araya getirip, biraz da düşünce kattın mı, kafa çok çok yorgun oluyor. Oradan oraya koşturup, sürekli bilgi üstüne yeni bilgi eklemek, düşünmek, tekrar düşünmek, tekrar bilgi almak ve sonu gelmeyen bir süreç... Tecrübe üzerine tecrübe… Bunları beyninden dışarıya bir şekilde aktarmak kaçınılmaz. En sonunda babamdan bunların yazı olarak dökülmüş olması, hepimiz için tekrar düşünecek bir şeyler oluşturdu. Bizim için çok değerli olan bu düşüncelerini bir araya getirdiğin için teşekkür ederiz, babacığım. Nice nice yazılara ve darısı başımıza.

Sevgili küçük kızım Burçak Görker’den  :
İlk, babamdan “ben bir kitap yazmak” istiyorum cümlesini duyduğumda onun gözündeki heyecanı görmek beni daha çok heyecanlandırdı. Kitabın açılışını birlikte yaptık, tüm detaylarını kendisi tamamladı. Eminim ki bu süreçte her sayfada ayrı bir keyif almıştır. Bu şekilde yeni denemelerine devam etmesini ve heyecanını hep sürdürmesini diliyorum. Tecrübe Kumbarası ile bizim de dağarcığımızı geliştiren, bu süreci bizimle paylaşan babamıza teşekkürler..

ÖZGEÇMİŞ’im  :

Adım Öner Görker. 22.Temmuz.1939 yılında Artvin’de Behçet Görker (subay) ve Lalender Görker(Bibioğlu)’(okutman)in beş çocuğunun ilki olarak dünyaya gelmişim. Benden sonra sırasıyla kardeşlerim Tuncer (inş.müh.), Zafer (inş.müh.), Soner (inş.müh.) ve kız kardeşim Gönül Dolunay (sanat okulu ve sekreterlik okulu) doğdular.

Babamın subay olması dolayısı ile aile beraberliğimiz çocukların tahsiline bağlı olarak hep kadro eksikleri ile devam etti.

Rahmetli annem, babam, teyzelerim ve dayımın, bizleri yetiştirmek için yapmış oldukları maddi ve manevi her türlü fedakarlıkları için daima sonsuz şükran duymuşumdur.

İlkokul üçüncü sınıfımı Erzurum Cumhuriyet İlkokulu’nda diğer dört yılımı tamamını İzmir İkiçeşmelik Sakarya İlkokulu’nda 1950/51 döneminde,

Ortaokulu İzmir Namık Kemal Lisesi (ilk adıyla İnönü Lisesi)(1953/54), liseyi İzmir Atatürk Lisesi fen bölümünde (1957/58) bitirdim. 

İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Bölümünden’(Maçka) 1962/63 döneminde kimya mühendisi olarak mezun oldum.

1963 Aralık ayında yurt dışına çıktım. İsviçre ve Almanya’da çeşitli işletmelerde çalıştım. Yaklaşık üç sene sonra 1966 yılı sonunda Türkiye’ye döndüm.

1970 yılında Ayşe Akyel (Odtü Sosyal Bilimler) ile evlendim. Maddi ve manevi her türlü sıkıntımı büyük özveri ile paylaşan ve destek olan sevgili eşim Ayşe, bana en güzel hediyeyi, Burcu ve Burçak kızlarımı dünyaya getirerek verdi.

Büyük kızım Burcu Görker Yalçınkaya (Odtü.İşletme) ile eşi Ali Orhan Yalçınkaya (Odtü.Ekonomi) ve torunlarım Zeynep Naz ve Ayşe Eda Yalçınkaya (ilköğretim), ile küçük kızım Burçak Görker (Ank. Hacettepe İng. İşletme) benim sevgili ailemi oluşturmaktadır.

Yurt dışından Türkiye’ye döndükten sonraki iş hayatım sırasıyla:

**Makine Kimya Endüstrisi Kurumu(MKE) Elmadağ Barut Fabrikası’nda
-planlama mühendisi,
-dinamit atölye şefi olarak (1966/67 yılları arasında),
**İki yıl süre ile de askerlik görevimi ordudonatım mühimmat teğmen olarak Hadımköy-İstanbul’da (1967/69 yılları arasında),
**SEKA Çaycuma Kraft Kağıdı Müessesesi’nde:
-montaj kontrol mühendisi olarak (1969/70 yılları arasında),
**Merck Alman İlaç Fabrikaları’nda:
-Ankara bölgesi pazarlama elemanı olarak (1970/71 yılları arasında),
**Türkiye Petrolleri A.O.(TPAO)’na ait rafineriler gurubunda, ((Daha sonra rafineriler gurubu TPAO’dan ayrılarak Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş ‘’TÜPRAŞ’’ adını almıştır.))
İzmir Rafinerisinde (İzmir Aliağa):
-işletme planlama mühendisi,
-petrol hareketleri ünite şefi,
-işletme/yatırım koordinatörü olarak,(1971-79 yılları arasında),
Orta Anadolu Rafinerisinde (Kırıkkale):
-malzeme/ikmal başmühendisi,
-yardımcı tesisler işletme müdürü,
-malzeme/ikmal müdürü olarak, (1979/91 yılları arasında),
**Petrol Ofisi A.Ş. Genel Müdürlüğünde:
-Ticaret Dairesi Başkan Yardımcısı olarak (1991/93 yılları arasında),
Orta Anadolu Rafinerisinde (Kırıkkale):
-rafineri müdür yardımcısı(işletme) olarak, (1993/95 yılları arasında),
**TURKUAZ akaryakıt dağıtım şirketinde:
-Genel Müdür olarak, (1995/96 yılları arasında),
**Turkish Petroleum International Company (TPIC)’de:
-Genel Müdür Danışmanı olarak (1997/2001 yılları arasında) çalıştım.
**2001 yılı sonralarındaki süreç içerisinde pek çok şirkette proje bazında danışmanlık hizmetleri verdim. (Bu hizmetler genellikle yurt dışında olmuştur.)

TECRÜBE KUMBARASINA GİRİŞ

İletişimin evrenin varoluşunda çok önemli bir rolü olduğunu daima düşünmüşümdür. Bir işin başlayabilmesi için bir yere bir sinyalin gelmesi ve onu tetiklemesi şarttır. Aksi halde her şeyin durağan olması gerekir. İletişimin ne kadar çok çeşidi olduğunu bilebilseydik bence her şeyin sırrını çözmüş olurduk. Fakat sevinerek görmekteyim ki insanlar bu konuda çok gayretli bir çalışma içerisindedirler.

İletişimin bir çeşidi de konuşma şeklinde olanıdır. Bana göre, konuşmalar sessiz, sesli ve yazılı olarak yapılmaktadır.

Sessiz konuşmalar, insanın kendisi ile düşünürken tek başına yaptığı konuşmalardır. Bu şekilde yapılan konuşmalar bazı hallerde toplumda yanlış anlaşılabilmekte ve sessiz konuşan anormal diye etiketlendirilmektedir. Aykırı düşünenler zaten daima bir dışlanma durumunda kalmışlardır.

Sesli konuşmalar, insanların yüz yüze olduğu zamanlarda kendini dinleyen kişiler ile karşılıklı olarak yaptıkları konuşmalardır. Zor olan bir iletişim şeklidir. Kimse fikrini tam olarak anlatamayabilir. Eksik bilgiler ile yapılan konuşmalarda neyin doğru neyin yanlış olduğu belli olmayabilir. Aykırı görüşlerdekiler arasında tahammülsüzlükler dolayısı ile iletişimler kurulamaz. Sonuçta her taraf kendi fikri ile kalır.
Yazılı konuşmalar ise, zaman ve mekana bağlı olmaksızın fikir alış verişlerinin daha kolay yapılabildiği konuşmalardır. Bu şekilde olan konuşmalarda satırlar tekrar tekrar okunabilir. Düşüncelerin yanlarına notlar alınabilir. Sorular veya sonuçlar çıkarabilmek daha kolaydır. Bu iletişimde fazlaca bir kargaşa olmaz. İşte; bu sonuca bağlı olarak, çok geç de olsa, bu kitabım ile iş ve özel hayatımda karşılaştığım, tanık olduğum, bende iz bırakan her türlü olayı, kişileri ve ulaşılan sonuçları, başka bir deyiş ile gözlemlerimi yazılı olarak konuşmaya karar verdim.
Kitabımdaki düşünceler mutlak bir sonuç olarak değil, sadece izlenim olarak aktarılmaktadır. Gözlemlerim kendimi bildiğim yaşlardan itibaren kafamda birikmeye başlamıştır. Birikimlerim, öğrenime ilk başladığım zamanlarda bana aktarılanları sadece beynimde toplamak şeklinde olmuştur. Eğitimim, önceleri yorumsuz algılama, belki biraz fazlaca ezber olarak devam etmiş olsa da daha sonraları bilgi birikim sürecine bağlı olarak sorgulamalar şeklinde devam etmiştir.

Bence işin en tuhaf yanı, her yeni bilgi ile daha çok cevabı bulunacağımı zannederken daha fazla sayıda sorunun ortaya çıktığını görmek, önceleri bende bir kargaşa ve korku yaratmıştır. Düz mantık ile bakıldığı zaman çok bilgi, bilinmeyeni azaltacağı için insanın hayata daha korkusuz bakmasını sağlaması gerekir diye düşünmüştüm. Ama tersi oldu. Daha fazla korkmağa başladım. Büyük kızım Burcu’nun eşi Ali Orhan Yalçınkaya kitabımda düzenlemelerde bana yardımcı olurken bu satırlarımı okuduğu zaman bir yan not ile ‘’Cehaletin mutluluk olduğu’’ yorumunu yaptı. Bu ifadeyi, ‘’cehaletin cesareti’’ teriminden daha güzel bulduğum için burada sizlerle de paylaşmak istedim.

Gerçek eğitimin her gösterileni ezberlemek ve aynen kabullenmek değil, öğrendiklerimize yorum katabilmek olduğunu anlamam ise biraz zamanımı aldı. Bu sonucu tereddütte kalmaksızın kabullendim.

Öğrenim yıllarında ilk önceleri, verilen ödevleri sadece kaynaklarda bulduğum bilgileri kopyalamak suretiyle defterime yazmanın ödevimi bitirdiğim anlamına geldiğini zannederdim. Bu durum sadece bana değil çevremdeki herkese de gayet normal geldiğini şimdi daha iyi anımsıyorum. Ancak daha sonraları kendi düşünce ve görüşlerim ışığında ilmi verileri kullanarak araştırmalar yapınca daha özel yorum ve fikirler üretmeye başladım. Böylece olaylara daha çeşitli ve farklı açılardan bakılabileceğini görmüş oldum. Sonuç olarak her yeni soru ve her yeni cevap bende ve düşüncelerimde pek çok değişikliklerin meydana gelmesine sebep olmaya başladı. Bu değişik soru ve cevapların artması ile birlikte hayatım daha anlamlı ve keyifli hale geldi. Ayrıca bu durumumdan ben de büyük bir zevk aldığımı fark ettim.

İşte, o zamandan beri, evren hangi varlıklardan oluşmuştur, çevre nedir, birbirlerinden nasıl etkilenirler, insan nedir, nasıl bir canlıdır, nasıl algılar, nasıl sonuca gider, nasıl hayatta kalır, vb. şeklindeki pek çok sorular sebebi ile çevremi daha fazla merak etmeye başladım.  Aklıma gelen bu soruların cevaplarını bulmadan da hiçbir olayın veya düşüncenin gerçek bir temele oturmadığını anlamaya başladım. Bu sonuca bağlı olarak sorgulamaya ve sorulara cevaplar aramaya daha da büyük bir önem verdim. Olaylara bakış açılarımda ise daha fazla özenli olmaya gayret gösterdim. Bu şekildeki davranışlarım benim iş ve özel hayatımda daha iyi sonuçlar almamı sağladı. Doğada olan her şeyin hayatın keşfedilmeye değer özü olduğunu düşünmeye ve ona göre davranmaya başladım. İyi alınan sonuçları da görünce insanın daha mutlu olduğunu kendimde hissettim. Yaşamım ise daha renkli,  zevkli ve heyecanlı olmaya başladı.

İzlenimlerim belleğimde birikince ve bu birikimlerim de arttıkça aklıma çocukluğumdaki bozuk paraları biriktirdiğim kumbaram geldi. Birikimlerim hep küçük miktarlarda olmuşlardı ama bu birikimler, gerekli zamanlarda bazı isteklerimi yapabilmeme olanak sağlamışlardı. Bu benzetme ile biriken küçük bilgilerimi kullanabildiğimi ve faydalı olduklarını fark ettim. Biriken paraların satın alma gücünü, biriken bilgilerin ise düşüncenin gücünü arttırdığını anladım. Bu gözlemler sonuçta bende Tecrübe Kumbarası fikrini oluşturdu.

Gördüklerim ve yaşadıklarım, bana hayatın önemli bir özelliğini hissettirdi. Her olay, doğanın insan varlığına verdiği harika özellik olan duyular ile algılanıyor, insan aklı ile gelişiyor, bilgisi ile şekilleniyor ve sonuç olarak da belleğine yerleşiyor ve pratiğe dönüşüyor. Bu oluşum sürekli olarak tekrarlanıyor ve tamamen insan hayatının kendisi oluyor. Doğa içinde insan, insan içinde doğa olduğunu görmeye başladım.

İnsan dış doğanın sunduğu şartlarda yaşıyor. İnsan içindeki doğa ise bireysel olarak dış doğadan aldığı her şeyi kendine emanet edilmiş insanı yaşatmak için kullanıyor. Bu yapılanların tamamı tariflenmiş bir görev olarak gerçekleştirilmektedir.

Bu yaklaşım ile olayları yorumlamağa başladığım zaman daha fazla ve çok çeşitli bilgilere ihtiyacım olduğunu anladım. İlgili konulara ait olabilecek kaynakları araştırdım.  Bu algıladıklarımı araştırma bilgileri ile harmanladım ve belleğime depoladım. Bazen hesap yapmam gerekti. O zaman da başkalarının tecrübe kumbaralarına koymuş oldukları bilgilerden yararlandım. Bulabildiğim yeni sonuçları da kendi tecrübe kumbarama kendi yorumlarımla depoladım. Kumbara kapasitemin çeşit olarak yeterli olmadığı zamanlarda da başvurduğum bütün kaynakları tekrar kullanmak üzere haricen depoladım (kitaplar, bilgisayar, vs. gibi) veya kaynak noktalarını belirledim. (kütüphane, internet, vs. gibi). Bu suretle kişisel olarak kullanabileceğim iç ve dış bir arşivim oluştu.

Depolanan bütün bilgiler, tecrübe denen sebep sonuç ilişkisinin kaynağı oluyor. Bu kaynağın zenginliği ile insanlar daha doğru ve daha hızlı kararlar alabiliyorlar. Zamanlar daha az israf edilirken kaynaklar da ekonomik olarak kullanılmış olabiliyor.

Bilgi kaynaklarını, daha önce yaşamış veya halen yaşamakta olan düşünürlerin, araştırmacıların ve bilim adamlarının bizlere sundukları tecrübe kumbaraları olarak kabul ettim. Bu değerli tecrübe ve bilgilerin her insanın kendi kullanımında olduğunu, birbirleri ile de irtibatlı olmadığını hatta haberdar bile olmadıklarını gördüm.

Bu kitabım vasıtası ile (şayet başarabilirsem) insanlar arasındaki bilgi iletişimini ve önemini vurgulamak istedim.

Çevreden etkilenme, öğrenme, bunun için de sınırlanmadan, kısıtlanmadan sorgulamak suretiyle sonuçlar çıkarmaya çalışmanın insan denen üstün varlığın görevi ve belki de asıl varoluş sebebi olduğuna kanaat getirdim.

Bilgileri depolamanın, fikirlerin biriktirildiği kumbara olacağına dair düşüncem “Tecrübe Kumbarası”nın oluşumunu yarattı.

Herkes her şeyi sorgulamalı, farklı görüşleri ile yeni fikirleri üretmelidir. Düşünme ve fikir çeşitliliği ile yapılan gözlemler doğa sırlarının çözümü için şarttır. Bu gözlemler, daima canlı ve dinamik olan bir evrendeki olaylara ait doğru bilgilerin bulunmasında önemli roller oynayacaklardır. Meraklı davranış biçimleri yaratıcılığı ve dolayısı ile olayların sebeplerini ortaya çıkartacak olan araştırmaların özünü teşkil edecektir.  Yaratılmış olan insanın kendi yaratılış sebebini merak etmesi kadar doğal bir şey olamaz. Merak etmeyen insan, özünü benimseyememiş bir yaratıktır. Düşünebilme sadece insana has olan bir özelliktir.
Geçmişteki birikimler, günümüzde istifade edilebilecek tecrübe ve bilgi deposudur. Ancak mevcut tecrübe kumbaralarına baktığımız zaman ise bunların hala çok boş olduğunu görmekteyiz. Bu bilgi boşlukları hür, sınır tanımaz, cesur gözlemciler sayesinde doldurulabilecektir. Evrendeki sırların azalması için kumbaraların yeni bilgiler ile doldurulması şarttır.

Evrendeki gizemin çok büyük bir yap-boz tablosu gibi olduğuna inanıyorum. Her çağdaş insanın görevi, bu yap-boz parçalarının bir veya birkaç tanesini bulup tablodaki doğru yere koymak olmalıdır. 

İçinde bulunduğumuz bu muhteşem oluşumu keşfetmekten daha fazla heyecan verici başka bir şeyin olduğunu düşünmek benim için çok sıkıcıdır.

İnsanın içinde yaşadığı doğa ile insanın içindeki doğanın bilimsel olarak öğrenilmeye çalışılması yaşam denilen gizemin gerçek laboratuarında yapılacak deneyler ile mümkündür. Bu laboratuar yaşadığımız alanlardır ve bir tanedir ancak deney yapanlar, yaşayan insanların adedi kadar çoktur. Her insan hem denek hem de araştırmacıdır. Deney sonuçlarını her deneyci bir öteki ile paylaşmaz ise mutlak doğruya asla ulaşmak mümkün olamaz. Önemli olan sırların keşfedilmesi ise bilgi paylaşımı bir gerekliliktir. Bilgilerin kaybedilmemesi için her çareye başvurulmalıdır.

Bu kitabım; insanın içinde yaşadığı doğa ile insanın içindeki doğayı hikaye edecektir.

Özet olarak anlattığım bütün bu düşüncelerim ile ‘Söz uçar yazı kalır’’ diyerek TECRÜBE KUMBARASI isimli yazılı konuşmama hoş geldiniz diyorum.

TECRÜBE KUMBARASI - YAYIMLANMIŞ HALİ
ZİYARETÇİ DEFTERİ

 

Sayın Öralay,
internetteki öralay sitenizi görmek çok güzel bir tesadüf oldu.
tüpraşta görev yaptığım süre içinde gümrükleme ve nakliye hizmetlerinde gösterdiğiniz titiz çalışmalar için size teşekkür etmek bu güne kısmet olduğu
gibi görevde olduğum güzel anılara tekrar dönmek bu satırlarda oldu.
eminim hala sıkıntısı olan insanlara ve şirketlere bilginiz ve tecrübeleriniz ile hizmete devam ediyorsunuz, bilgi ve tecrübe elbette çok önemli.ancak maalesef herzaman yeteri olamıyor, titizlik ve dürüstlük özellikle gümrükleme hizmetlerinde hem hizmet alanlar için hem de ülkemizin menfaatleri açısından çok önemli olduğu kanısındayım.

bütün bu nedenlerden dolayı sizin gibi insanların sağlıkları elverdiği ölçüde ömürlerinin sonuna kadar bu hizmeti vermeler en halisane dileklerimdir. sizlere sağlık ve başarılar diliyorum.

kimya mühendisi öner görker emekli tüpraş kırıkkale rafinerisi müdür yardımcısı


oner gorker
19 Eylül 2009 22:01
Kime : Burhan Öralay

Burhan Selam....
Aşağıdaki metni ziyaretçi sayfana yazdım, ancak kayıt olduğundan emin olamadığım için sana ayrıca e-posta ile gönderiyorum.
gerekirse buradan kopyalayıp sayfana koyabilirsin, karınca kararınca katkım olsun istedim, hoşçakal...
öner görker


Burhan Öralay
21  Eylül 2009
Kime: onergorker

Öner Ağabeyciğim,
Daha henüz site kendine gelemedi ama sanırım Ekim sonundan önce eksikleri çok olsa da kişiliğini bulur umuyorum. Van'da web sitesi yaptırmak bile bir çile.
ilgine ve mesajına çok teşekkür ederim, tabii ki incelik, dikkat ve düşüncene de. Henüz ziyaretçi ayrımı tamamlanamadığından gelenleri ben göremiyorum, site yapımcısı da biraz rahat, umuyorum 10 - 15 gün içinde ancak çözülecek bu sorun da. Mesajı dediğin gibi kopyalayıp Sizden Gelenler ve Seçtiklerimiz bölümlerine koydurmanın yanı sıra bizim derneğe de göndereceğim, Gümrük ve Gümrük Müşavirliği kurumlarının önemine ilişkin bir yerlerde kullanılmak üzere. Sanırım iznin olur.
Görker Ailesine hürmetlerimle,

tecrübe kumbarası

Öner Gorker                                                                                                      
15  Ocak 2013
Kime : Burhan Öralay

selam burhan........... ekte kitabımı gönderiyorum......... ilk okuyucu sen ol........ önergörker

TECRÜBE KUMBARAS.doc
1069K


Burhan Oralay                                                                               
16  Ocak 2013
Kime : Öner Gorker

Öner Ağabeyciğim,
Bu kitabın ilk okuyucusu olma onurunu bana bahşettiğin için ayaklarımı yerden kestin.

Kendimi bu çapta bir yapıtı eleştirebilecek düzeyde görmediğimden okuduktan sonra ancak kişisel duygularımı dıllendirebilirim ama yüzeysel de olsa baktığımda bu yapıtın insanlığa sunulan büyük hediyelerden birisi olduğu izlemine kapıldım.

Teşvikçilerinden Burçak kardeşime de teşekkür ederim.

Bir insan olarak sana nasıl teşekkür edebileceğimi ise bilemiyor, Burhan olarak minetlerimi sunabiliyorum.

 
 
Designed by Hasan ÇELİKYÜREK
Yayım : 03.06.2012 Güncelleme : 22.07.2013
Site İçeriğinin İzinsiz Alınması Kopyalanması Yasaktır. © - 2005